Fikriyat Yazıları

  • İslam Medeniyetinin Batı Dünyasına Etkileri (II) / 10-11-2017

    Bağdat'ta Adûdi hastahanesi ve tıp öğreniminin yapıldığı klinikler, Dımaşk'taki ve Kahire'deki hastahane ve tıp öğrenim kurumları ile Endülüs'te başta Kurtuba olmak üzere birçok Müslüman şehrinde fevkalede hastahane ve tıp fakültelerinin faaliyet göstermelerinden yaklaşık iki yüz yıl sonra ilk defa İtalya'nın Salerno şehrinde bir tıp okulu açılabilmiştir. Buradaki hastahanenin eski bir tarihe dayandığı söyleniyorsa da bunun hastaların yatması için bir yatılı pansiyondan başka bir şey olmadığını yine batılıların kendileri itiraf etmektedirler. Salerno tıp okuluna XII. yüzyılda öğrenci gelmeye başlamıştır. Aslında batıda tıbbın geç gelişmesinin diğer bir etkisi de tababetin ilk mertebesinin piskoposluğa bağlanmış olmasıydı.

    Salerno tıp merkezinin açılmasından sonra burada hocalık yapanların en ünlü olan tıp üstadlarının İslam ülkelerinde tahsil görenleriydi. İslam diyarına esir olarak götürülen Yahudi asıllı Donnola başta Kuzey Afrika olmak üzere birçok şehirde tıp öğrenimi görerek Salerno'daki tıp okuluna gelir ve burada sahip olduğu bilgilerden dolayı büyük bir şöhrete kavuşur. Donnola'nın bu şöhreti Avrupa'da tıp öğrenim kurumlarının şöhretini de arttırır. Ve bu merkezler Hristiyan batı dünyası ilim adamlarının dikkatini çeker. Özellikle İslam tıbbının çevirilerle batıya akmasını sağlayan Kartacalı Konstantinos Afrikanos'un (Kostantin el-İfrikî) ilaç tüccarlığıyla başlayan tıp ile alakası sonunda tercümelerle ve Salerno'daki tabipliğiyle devam eder. Salerno'da eski bir esir olan Donnola'nın büyük bir şöhrete kavuştuğunu gören Konstantinos Afrikanos ülkesine geri döndüğünde kendisini tıp ilmine vererek ticaretini yaptığı ilaçları daha iyi pazarlama imkânı bulur. Bu arada öncelikle çok iyi Arapça öğrenen Konstantinos uzun yıllar Kahire, Dımaşk ve Bağdad'a hatta Hindistan'a kadar uzanarak buralardan elde ettiği kitapları yanına alıp geriye döner ve bu tıp eserlerinin yetmiş kadarını Arapça'dan Latince'ye tercüme eder.

    Afrikalı Konstantinos 1060 yılında Salerno'ya geri geldikten sonra burada kendisini tamamen tercümelere verdiği gibi öğrendiği tıbbi bilgilerini de Latinlerin çocuklarına anlatır. Konstantinos İslam tabiplerinin en önde gelenlerinin eserlerini Arapça'dan Latince'ye çevirerek İslam Dünyasının tıp birikimini olduğu gibi Salerno tabiplerine aktarmıştır.

    Avrupa'daki bu ilk tıp kurumundan sonra adeta onun bir şubesi gibi ortaya çıkan Fransa'nın Akdeniz sahiline 12 km. uzaklıktaki bir şehir olan Montpellier tıp öğrenim kurumuydu. Başta Paris olmak üzere Fransa'nın ve Avrupa'nın diğer şehirlerinden buraya tıp öğrenimi için gelen öğrenciler şehrin kalabalık bir kesimini oluşturan Müslümanlardan çok şeyler öğrenmişlerdi. Montpellier tıp okulu tamamen Endülüs İslam tıp fakültelerinin etkisinde faaliyetini sürdürmüştür. Aynı tıbbi bilgiler Endülüs'te Fransa'nın bu ilk tıp okuluna akmaktaydı. Bu da tıbbın Avrupa'da gelişmesinin ilk adımıydı.

    Avrupa'nın bu tıp okullarına cerrahlığın girişi çok zor gerçekleşebilmiştir. Avrupalı operatörlerin bilgi ve sosyal açıdan son derece zayıf olmaları diğer tıp uzmanlarının onları horlamalarına ve hastalara müdahale etmemeleri için gerekli davranışları sergilemelerine yol açıyordu. XII. yüzyılın sonlarına doğru cerrahlığın tıp öğrenimi içinde yer almasına karşı çıkan kilisenin bu hususta kesin yasaklamaları vardı. İşte bu anlayış ve yaklaşım gerek İslam dünyasından yapılan tıp eserleri tercümeleriyle ve gerekse Haçlı seferleri sırasında Müslüman cerrahların icra ettiği fonksiyonları gören Avrupalı tabipler pratik tecrübelerden sonra cerrahlığın batıdaki tıp okullarında okutulmasına müsaade edilmiştir.

    Cerrahlık ile ilgili ilk tıp eseri batıda, XIII. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Hâlbuki bundan üç yüz yıl önce İslam dünyasının hem doğusunda hem de batısı Endülüs'te cerrahlık bir hayli gelişkin bir noktadaydı. Batılıların özellikle Haçlı seferleri sırasında bizzat gördükleri İslam dünyası hastahanelerinden elde ettikleri tecrübelerle Batı'da ilk defa özel olarak hastalar için ayrı mekânlar ve özel klinikler yapılmaya başlanmıştı.

    Ancak Batı dünyasında kurulan bu kurumlar bulaşıcı hastalıklar için yapılmış ayrı koğuşlar ihtiva eden İslam dünyasındaki hastahanelerin seviye ve standartlarında değillerdi. Buna rağmen İslam dünyasında dokuzuncu yüzyılda gece nöbeti tutan doktoru olan hastahanelerin olmasına karşı nöbetçisi olan hastahaneler Avrupa'da on altıncı yüzyılda görülmüştür. Yine İslam dünyasında tıp öğrencilerine tıp öğrenimi veren hastahaneler Ebu Bekr er-Razi'den beri var olmasına rağmen Avrupa'da bu yöntem ancak on altıncı yüzyılın başından itibaren uygulanmaya konmuştur.

    Yukarıda kaydettiğimiz gibi îslam dünyası tabiplerinin eserleri XIII., XIV., XV. ve XVI. yüzyıllarda batı dillerine çevrilmekle batıda tıbbın geliştiği ve yeni yeni ciddi eserlerin ortaya çıktığı bir dönem başlamıştır. Bu durum bize batı rönesansının ilk temelini İslam bilginlerinin eserlerinin Latince ve diğer batı dillerine çevrilmesiyle atıldığını göstermektedir. On yedinci hatta on sekizinci yüzyıla gelinceye kadar batı tıbbı İslam dünyasının tıbbının tekrarından veya üzerine çok az bir bilginin ilavesinden başka bir şey değildir. İslam Medeniyetinin Avrupa'yı etkilemesinin en önemli kanıtlarından birisi de Arapça'dan batı dillerine ve özellikle Latince ve İngilizce'ye geçmiş yüzlerce kelimenin olması önemli bir gerçektir. Bununla da İslam tıbbının Avrupa tıbbına yaptığı etkiyi daha yakından anlamak kolay olacaktır.

    Alambik : Arapçası: el-İmbik
    Alcanna / Hinna
    Albatros (portekizce alcadios) / el-Kadûs
    Alchemy/ el-Kimye
    Alcohol/ el-Kuhl
    Alfa,Halfa/ Halfa
    Algebrael-Cebr
    Algorithm (logaritma) / el-Haretmy: el-Harezmi
    Alkali/ el-Kali (Potasyum hidrat)
    Amber/ el-Anber
    Anilin / en-Nili : çivit rengi
    Arrack / el-Arak:rakı
    Atlas /Atlas
    Aubergine /Bazincan
    Azimuth / es-Sumut

    Banana /el-Banana
    Baroque /Burka
    Borax /el-Buraks

    Cabas /Kafes
    Cable /el-Habl
    C amel / Cemel
    Camelia(Almanca)/ Cemel
    Camphor / Kâfur
    Candy /Kand
    Caper / Kebbar
    C arat / Kırat
    Chemistry / Simya, Kimya,
    Cheque /Çek Sak
    Coffee/Kahve
    Cotton / Kutn
    Coleother / Kulkutar
    Cuppola : Kubbe
    Drogoman / Durra
    Elixir :el-Iksir
    Fellah:Fellah
    Fondaco Funduk / Otel

    Hashhısh: Haşiş (ot)
    Hana/ Hınna, Kına
    Hooka / Hukka

    Jasmine/ Yasemin
    Jerboa / Yerbu'

    Lemon / Leymun, Limon

    Magazine / Mahzen, Mahazin, Mağaza
    Marbout / Marbut
    Minaret/ Minare
    Mohair/muhayyer
    Musk/misk Musk

    Nacre /Nakkare
    Nitre / Nitrun
    Noria / Naura

    Orange/Narenciye

    Rebec / Rebab
    Rice / Ruz
    Rob / Rubb

    Saccarin / Sukker /şeker
    Salep-Salöp / Sahlep

    Sumach /Sumak
    Soda /soda
    Sofa/ suffa
    Spinach /Spaneh İspaneh/ ıspanak
    Sugar / sukker Sukkar, Şeker
    Syrup / Şurub

    Talkum/ Talk
    Tamarind / Temr Hind
    Tamarisk / Temr
    Tarif / Ta'rif
    Tass / Tâs, Tassa, Tâse
    Toque / Takiye, Takke
    Tutty / Tutiye, tutye /Çinko oksit

    Vızıer / Vezir

    Zero / Sıfr / sıfır

TV PROGRAMLARI

  • İSLAM TIP TARİHİ DERSLERİ
  • Filistin davası ve Türkiye'nin rolü
  • Rektörlerden Darbeci Baskısı
  • Ahmet Ağırakça
  • KURAN'DA MÜSLÜMAN ŞAHSİYETİ
  • Filistin Bizim İçin Ne İfade Ediyor?
  • Seyyid Kutup / Fizilal'il Kur'an 03/03
  • Her Müslüman Bir Dava Adamıdır