Fikriyat Yazıları

  • İslam Medeniyetinde Temel İlkeler (I) / 12-08-2017

    Her bir toplumun öncüsü halkı veya diğer bir tabirle reayası tarafından taklid edilir ve örnek alınır. Eğer önder ve lider halkı tarafından seviliyor ve takdir ediliyorsa mutlaka her bir davranışı onlar için bir örneklilik teşkil eder. Yeni tabiriyle o bir idol olur. Bilhassa bu kişi salt bir siyasi lider ve önder değil de aynı zamanda toplumun manevi rehberi ise bu durum o liderin örnekliliğine başka bir boyut kazandırır. Ayrıca siyasi önderliği, manevi rehberliğinin yanı sıra Allah tarafından görevlendirilmiş bir peygamber olması halinde de, örnek bir lider olmanın çok ötesinde, kendisine iman edenler için onun her bir davranışı ve yaşama tarzını taklid etmek, örnek almak ve aynen onun izinde yürümek bir fazilet ve ibadet olarak kabul edilir.

    Cenab-ı Allah'ın her bir toplumu bir önder peygamberle mükâfatlandırması onun rahmetinin tezahürüdür. Allah, peygamber göndermeden ve gerekli uyarıları yapmadan hiçbir topluma sorumluluk yükleyip asla onları azap etmez (el-İsra, 17/15). Allah'ın bu rahmeti gereğince toplum ve ümmetlere gelen peygamberler birer yol gösterici olarak örnek alınırlar. İnsanlar için Cenab-ı Allah'ın gönderdiği son elçi ve son uyarıcı olan Hz. Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem) örnekliliği ise son bir örneklilik olduğu için daha mükemmel ve daha bir başkalık arzetmektedir. Kur'an-ı kerim'de "sizler için Allah'ın Resulünde güzel örnek(ler) vardır (el-Ahzab, 33/21) buyurularak ümmetin uyması gereken şahsı belirlemiş ve peygambere uymanın güzelliğinden söz edilmiştir. Peygamber'e iman eden her bir mü'min için Rasulullah'a teslim olmak, gösterdiği yoldan gitmek, öğrettiği ibadetleri eksiksiz yapmak, imanına şüphe ve yanlışlıklar katmamak, saf ve temiz bir imanla, mükemmel bir ahlak ile imanının gereklerini yerine getirmek bir görev ve fazilettir.

    Bütün peygamberler ümmetleri için birer önder, yol gösterici ve ulaşılmaz mükemmel ve güzel örneklerle dolu bir hayatın sahibidirler. Cahiliye devri diye ifade edilen peygamber öğreticiliğine ve tebliğ dönemine tekaddüm eden dönemdeki sıkıntılı hayat ve kötü örneklerin yaşandığı dönemin akabinde ilahi güzelliklerle bezenmiş fevkalade bir hayat insanlar için örnek olmayacaksa hangi tür yaşama biçimi örnek alınabilecektir. Cahiliye hayatının rezalet ve denaetlerinden sonra Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) öğretileri, ulvi bir ahlakilik, muazzam ve mükemmel bir örnek yaşama tarzı olarak alınmış, ashap ve daha sonra kıyamete kadar gelip geçecek ümmetin bütün ferdleri için en makbul, muteber ve örnek bir hayat tarzı olarak kabul edilmiştir. Müslümanlar için Resulullah gibi yaşamak, onun gibi yemek ve içmek, onun gibi insanlara davranmak, onun gibi bir baba, bir eş, bir dost, bir komşu olmak her zaman arzulanan idealler olarak görülmüştür. Onun hadislerini önemsemek ve yaşamak son derece imanî bir önem arzeder.

    Hz. Peygamber'in öncelikle "Ben ahlâkın mükemmel ilkelerini tamamlamak üzere gönderildim" buyurması dünya hayatında insanların sahip olması gereken üstün ahlakî özellikleri öğretmek üzere gönderilen bir kişi olarak O'na uyulması gerekmektedir. O, insanlar için büyük bir ihtiyaç olan inanmayı öğretmek üzere gelmiştir. Şirkten kurtulmak, yalnız Allah'a kul olmak ve yalnız ona ibadet etmek kulluğun vazgeçilmez bir gereğidir. Buna iman etmek insanı insan yapan ilk adımdır. Mükemmel bir insan olmak için iman ettikten sonra bu imanın gereği olan ibadetleri yerine getirmek ahlakîliğin ikinci adımıdır. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) insanları şirkten kurtarmanın yanında insanlığa öğrettiği ilkelerle mükemmel bir toplum ve muazzam bir medeniyetin temellerini atmıştır. İlkel ibadet anlayış ve biçimlerinden kurtulan insanlık, ilkel yaşama biçimini de geride bırakarak insanlar arası ilişkilerini en üst zirve noktaya ulaştıran ilkelere sahip olmuştur.

    Peygamberimiz bu medeni yaşamanın ilkeleri arasında insanlara merhametli ve şefkatli olmayı, muhtaç ve güçsüz insanlara yardım etmeyi öğretti. Takvalı olmayı, haram ve çirkinliklerden uzak kalmayı öğretti. Varlıklı insanların mallarında yoksun ve yoksulların hakkı olduğunu anlattı. Muhtaçlara sadaka ve zekat vermenin bir iyilik yapmanın ötesinde bir görev olduğunu mü'minlerin zihnine nakşetti. Cömert olmayı teşvik ederek cimriliğin iman ile bir arada bulunamayacağını anlattı. Tembellikten Allah'a sığınmayı ve bir mü'minin asla tembel olmaması gerektiğini bildirdi. Emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i ani'l-münkeri/iyilik yapmak ve insanları kötülüklerden alıkoymanın önemini ümmete ve ferdlerine kadın erkek herkese kavrattı. İyilik yapmak ve kötülüklerden insanları gerektiğinde güçle ve sözle alıkoymanın bir görev olduğunu ve bu ilkenin İslam'ın temel bir öğretisi olarak kıyamete kadar devam etmesi gerektiğini bildirdi.

    Yeryüzünde fitne ve fesad çıkarmanın kötülüklerini, halkı ve toplumları ıslah etmenin faziletlerini öğretti. Kötü insanların ve müfsidlerin yolundan gidilemeyeceğini bildirdi. Her türlü hırsızlık ve yolsuzluğun hem haram/yasak hem de ahlaksızlık olduğunu öğretti. Her türlü uyuşturucu ve aklı gideren maddelerin Allah tarafından haram kılınıp yasaklandığını ve bunların toplum içinde büyük zararlara yol açan bağımlılıklar olduğunu öğretti. Hırsızlığı, zinayı, yalan söylemeyi, sihir ve kehanette bulunmayı, her türlü bid'at ve hurafelerden uzak kalıp gerçekçi olmayı, insanların gıybet ve dedikodusunu yapmanın çirkinliğini, başkasına iftira etmenin, alan haber yaymanın, laf taşımanın, başkasıyla alay etmenin, başkasını küçümsemenin, insanların arasını bozmanın yanlış davranışlar ve günah olduğunu öğretti.

    Hz.Peygamber'in getirdiği risalet öğretileri içinde en dikkat çekici hususlardan birisi olarak insanın tabii haklarına saygı duyulması ve insanın sahip olduğu izzet, şeref ve değerlerinin korunması ilkesidir. İnsanın yaşama hakkını garanti altına alan İslam'ın bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmesi anlamına geldiğini, kim olursa olsun, kasıtlı bir şekilde haksızca bir insanı öldürmenin ebediyen cehennemde kalmayı gerektirdiğini ve Allah'ın gazab ve lanetini hakkeden bir davranış olduğunu bildirmektedir.

    Kadınların birer emanet olduklarını, bu emanete en titiz bir şekilde riayet edilmesi gerektiğini bildirmiş ve bizzat bunu kendi eşlerine karşı sergilediği mükemmel davranışlarıyla ümmetin erkeklerine öğretmiş ve onlara ma'rufla /güzellikle muamele edilmesinin gereklerini bildirmiştir. Kadına bir anne, bir eş, bir kız çocuğu ve bir bacı gözü ile bakılmasının önem ve gereklerini öğretmiştir. Bu örnekliliğini de annesini hayırla yadedip, Hz. Hadice'ye, Aişe'ye ve diğer eşlerine, kızı Fatıma'ya ve süt kız kardeşi Şeyma'ya karşı üstün davranışlarıyla ortaya koymuş ve nasıl davranılması gerektiğini öğretmiştir. Mü'minlerin en üstün olanlarını ahlaken en mükemmel olanları ile eşlerine karşı en saygılı ve merhametli davrananları olduğunu anlatmıştır. Dünyanın geçici bir meta olduğunu fakat bu metaın en hayırlı kısmının kadın olduğunu bildirmiştir. İşte bütün bunlar mükemmel bir toplum ve medeniyetin ortaya çıkması için gerekli medeniyet ilkeleridir.

    Gelecek yazımızda bunlara devam edeceğiz.

TV PROGRAMLARI

  • Rektörlerden Darbeci Baskısı
  • Ahmet Ağırakça
  • KURAN'DA MÜSLÜMAN ŞAHSİYETİ
  • Filistin Bizim İçin Ne İfade Ediyor?
  • Seyyid Kutup / Fizilal'il Kur'an 03/03
  • Ramazan Her Yönüyle Oruç Mevsimine Girmektir! - Saliha Erdim I Konuk: Ahmet Ağırakça
  • ماهو رأي الأتراك بترحيل السوريين من تركيا ! الرأي الحقيقي للأتراك !
  • حقيقة مهمة لا بد أن يعرفها الشعب السوري و الشعب التركي